15 Ekim 2007 Pazartesi

ABD Generali Kürt bayrağı dikti

ABD Generali Kürt bayrağı dikti

Halbuki Kürtlerin başta şöyle bir avantajları da vardı; ABD Kerkük'e girerken Kürdistan üzerinden ve peşmerge güçleriyle birlikte girdi. Kerkük'e giren ilk ABD Generali, o zaman Kerkük valilik binasına kendi elleriyle Kürdistan bayrağını diktirdi ve Kerkük'ü Kürdistan olarak nitelendirdi. Çünkü Kerkük'e girerken General şöyle bir gerçeklikle yüzyüze kalmıştı; her tarafta Kürtler vardı. Kürtlerin şehirde, kültürel, nüfus v.b her yönüyle hakim olduklarını gördü. Çünkü general, bir asker kafasıyla yaklaşmıştı, siyasetçi kafasıyla değil. İlk izlenimleri ve gördükleri sonucunda böyle bir davranış sergiledi. Uzun bir süre tüm resmi kurumlarda Kürdistan bayrağı asılıydı. Daha sonra dengeler Irak'ta yavaş yavaş oturmaya başlayınca uluslararası ve statükocu güçler, Kürtleri kendi kaderlerini belirleme noktasında yalnız başlarına bırakılmayacak kadar tehlikeli ve oldukça ürkütücü buldular. Onun için ABD ve merkezi Irak hükümetini bu noktalarda zorladılar.

Kerkük'ün kaderi ABD'ye bırakıldı

Tabii yerel Kürt hükümeti bu noktada ABD'ye çok güveniyordu. ABD'nin kendilerini stratejik dost veya müttefik olarak gördüğünü her koşul altında söylüyorlardı. Onun için yerel Kürt hükümet temsilcileri defalarca merkezi hükümet ve ABD yetkilileriyle Kerkük sorununu görüşmek için masaya oturdu. Bu noktada adeta beyaz bir sayfanın altına imza koyarak, ABD'ye teslim ettiler. Bir nevi kaderlerini ABD'ye teslim ettiler. Çözümü Amerika'dan bekliyorlardı.

Kürt halkının bu anlaşmalar sonucunda Kerkük'teki haklarının geri verilmesi; Kerkük'te eskiden beri kalan Arap, Asuri ve Türkmenlerin haklarının verilmesi; valilik, belediye ve devlet kurumlarında eşit düzeyde temsil; eğitim ve her tür kültürel haklara sahip olmaları; eğitim ve basının, dört dilde temsil edilmesi. Yine Kürdistan parlamentosunda bu halkların temsil güçlerine kavuşturma şeklinde demokratik bir yaklaşım bekleniyordu. Halk bunu umut ediyordu. Kürt hükümeti bu noktalarda hiçbir çalışma yürütmedi. Bu sorunu ABD sorunu olarak gördü ve çözümü de bu güçlere bıraktı. Yine şunu yapabilirlerdi, kendileri heyet çıkararak sonradan yerleştirilen Arap aşiretleriyle görüşmeler yapıp sorunları çözülebilirdi. Asuri ve Türkmenlerle Kerkük sorununa nasıl bir çözüm bulunacağına ilişkin platformları düzenlenebilirdi. Halbuki Araplar, ilk etapta zararlarının karşılanması halinde geldikleri yerlere geri dönebiliriz diyorlardı. Şu an bile geri dönmek isteyen Araplar var. Kürt hükümeti bu noktada çalışma yürütmedi.

Uluslararası tüm güçler inkarda ısrarlı

Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan'ın Mesud Barzani'ye Kerkük referandumunu ertelemesi karşılığında çok yüklü miktarda para teklifinde bulundukları bilinmektedir. AB parlamentosu Barzani'ye yaptığı resmi çağrıda, 'referandumu erteleyin' diyordu. Türklerin bu noktadaki tutumları bellidir. Kendileri için kırmızı nokta olarak belirlemişler. Tabii Kürtler için, Kerkük Kürtlerin Kudüs'üdür. Kerkük, Kürdistan'ın kalbidir. Kerkük, olmadan Kürdistan'ın bir anlamı yok şeklinde açıklamalar yapıyorlar. Ama onun gerekliklerini yerine getirmiyorlar. Bu noktada Kürtler, hem uluslararası, hem de Irak'taki güçlere sorunun çözümü noktasında gerekli baskıyı uygulamadıkları gibi sorunun takipçisi ve ısrarcısı da olmadılar. Adeta sanki bunlarda sorunu çözmek istemeyen güçlerle işbirliği yapmışçasına, sorunun ertelemesine ve zamanında işlerin olmamasına göz yumdular. Bu noktada halkı harekette geçirip baskı uygulayabilirlerdi.

Hiç yorum yok: