Sovyet Kürtlerinin Büyük Özlemi: Kızıl Kürdistan -1
Seyit Evran 17 Ekim 1917 devriminden sonra Rusya, Orta Asya ve Kafkasya'da yaşayan halklara özgürlük umudu doğdu. Dünya coğrafyasının büyük bir bölümünü kapsayan bu topraklarda yeryüzünde bulunan bütün halklardan insanlar yaşıyordu. 17 Ekim Devrimi'yle bu hakların, yerleşik olanlarına cumhuriyet, yabancı olanlara -yani sonradan gelenlere- ise otonomi ve ulusal kültürel özerklik hakları tanındı. Bu coğrafyanın bir halklar mozaiği olduğunun en iyi örneklerinden biri de 102 halkın yaşadığı Kazakistan'dır. Bu halklardan biri de Kürtler... Kürtlerin Kafkasya'ya geliş hik�yesi 3 dönem biçiminde ele alınıyor. İlk geliş Çarlık döneminde olduğu söyleniyor. Bunun yanı sıra Osmanlı Rus savaşları döneminde buraya gelen halklar bu ilk dönem içinde ele alınıyor. Her ne kadar bu konuda yazılı tarih olmasa da o dönemi bizzat yaşayanlar bu şekilde değerlendiriyor. İkinci göç tarihi ise 17 Ekim Devrimi'nden sonra sınırların çizilmesiyle Sovyetler Birliği sınırları içinde kalanların kendi tercihleri olmamasına rağmen artık bu ülkenin yurttaşlığına geçmesiyle ele alınıyor. Üçüncü sürgün hik�yesi de Kuzey Kürdistan'da Ağrı isyanı dönemine denk geliyor. Göçlerle gelip önceden Çarlık Rusyası, ardından Sovyetler Birliğine yerleşen Kürtlere de 17 Ekim Devrimi'nden sonra bir �payî düşüyor. �Halklara özgürlükî şiarı ile gerçekleştirilen 17 Ekim Devrimi'nden sonra Sovyet topraklarında yaşayan Kürtlerin �payıîna da 1923 yılında şu an Azerbaycan sınırları içinde bulunan ve başkenti Laçin ilan edilen Kızıl Kürdistan Özerk bölgesi oluştu. 19 Temmuz 1923'te Azerbaycan Komünist Partisi'nin merkez organı Bakü İşçisi gazetesi oluşuma şu ifadelerle yer verdi: �Azerbaycan MYK kararı uyarınca, Dağlık Karabağ'ın tesis edilmesiyle ilgili aran (düzlük) Karabağ'ı iki kazaya ayrılacaktır. Birisinin merkezi Ağdam, diğerinin merkezi Cebrayıl olacaktır. Kürdistan da özgün bir kaza biçiminde oluşturulacaktır.î Ancak yıkılış nedenleri henüz tam bilinmemekle birlikte Kızıl Kürdistan'ın ömrü çok uzun sürmedi. Kızıl Kürdistan üç yıl sonra yani 1929 yılında yıkıldı. Lenin, Kızıl Kürdistan için 40 milyon rublelik bütçe ayırdıKafkasya da yaşayan Kürtlerin Laçin'e gönderilerek kurulan Kızıl Kürdistan, şimdiye kadar konuştuğumuz Kürt şahsiyetlerinin anlatımlarına göre, dönemin Azerbaycan Komünist Parti Genel Sekreteri Nariman Bagirov'un büyük çabaları sonucu ortadan kaldırıldığına işaret ediliyor. Ancak şimdiye kadar en çok anlatılan, yerel düzeyde de olsa yazılan yıkılış hikayesi ise Azerbaycan, Ermenistan ve Sovyetlerin eski lideri Stalin arasında kurulan ilişkilerin neden olduğudur. Bu hik�yeye göre ki bu konu Lenin'in yazılarına da dayandırılıyor- kuruluş öncesi Lenin tarafından Kızıl Kürdistan için 40 Milyon Rublelik bütçe ayırıyor. Lenin'in ölümünden sonra Kızıl Kürdistan'ın teknik, sanayi, eğitim yatırımları için ayrılan bu bütçe Stalin tarafından Ermenistan'a kaydırılıyor. Ve bundan sonra Azeriler ile Ermeniler arasında süren toprak sorununun çözümüne karşılık olarak Kızıl Kürdistan feda edildi.Kızıl Kürdistan'ın yıkılmasının ardından Kürtler bir süre daha mücadelelerini sürdürürler. Kızıl Kürdistan'ın yıkılışından 8 yıl sonra 1937'de Ermenistan'ın başkenti Erivan'da 'Raya Teze' gazetesi çıkarılır. II. Dünya Savaşı'nın ayak seslerinin kendisini iyice hissettirdiği yılladır. Dönemin Sovyet yönetimi Türkiye ve İran sınırlarında bulunan azınlık halklarının kendisine ihanet edeceği düşüncesine saplanmıştır. Komünist Parti Genel Sekreteri ve Sovyet Lideri Stalin'in talimatı üzerine harekete geçen İçişleri Bakanı Lavrenty Berya, bu halkların hepsini sınırlardan 200 km iç bölgelere sürerek acılı bir sürgüne tabii tutar. Kafkasya'dan Orta Asya'ya sürülen Kürtler, burada da mücadelelerini sürdürür. Kürtlerin ancak Stalin'in ölümünden sonra tekrar Kafkasya'ya dönerler. Bu kez 1937 yılında yayına başlayan 'Reya Teze' gazetesinin yanı sıra 1957'de Erivan'da Kürtçe yayın yapan bir radyoyla birlikte ömrü 2 yıl süren Kürtçe eğitim veren Dil Enstitüsünü kurarlar. Tanıklar anlatıyorErmenistan'a dönen Kürtler kurumlaşma çalışmalarına girişirken Orta Asya'da kalan Kürtler ise Kızıl Kürdistan'ı yeniden diriltmek için büyük bir çaba içine girerler. Bunun öncülüğünü yapan ve halen Bakü'de yaşayan Mehmet Babayev 1961'de Timur Ali, Hüseyine Nebo, Mehmet Emin Aziz, Hüseyin Sadıkov, Çerkezê Beko'dan kurdukları 9 kişilik bir heyetle Moskova'yı ziyaret ederler. Dönemin Komünist Parti Genel Sekreteri ve Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Kruşçev'in sekreteriyle görüşerek taleplerini anlatırlar.Komiteyi karşılayan Kruşçev'in danışmanlarından Vader ve Şumonsky, başkanları hazır olmadığından kendileri ile görüşemeyeceğini söyler. Bunun üzerine Kürt heyeti hazırladıkları dilekçeyi Kruşçev'in sekreterine verirler ve isteklerini bir kez de sözlü olarak anlatırlar. Heyetin içinde yer alan Prof. Dr. Hüseyin Sadıkov Moskova'da temaslarını şöyle anlatıyor: 'Biz sekretere yaşadığımız sürgünü, sahip olduğumuz dil, kültür, tarih ve kimlikle bir halk olduğumuzu söyledik. Ancak birçok zorlukla karşı karşıya kaldığımızı, 1923 yılında bizim adımıza Kızıl Kürdistan diye bir yer kurulduğunu ve halkımızın yaşadığı parçalanmışlığa daha fazla yol vermemek için, kendimizi koruyup, kültürümüzü geliştirmek için, tekrardan Kızıl Kürdistan'ımızı dirilterek halkımızı uğradığı asimilasyondan kurtarmak istediğimizi söyledik.î Sadıkov, bu görüşmeden sonra Moskova'nın hiçbir talebine cevap verilmediğini söylüyor.�Gittiğimiz gibi geri döndük'Aynı komite içersinde yer alan Mehmet Emin Aziz ise, �gittik ve gittiğimiz gibi geri döndükî diyerek Moskova ziyaretini özetliyor. Halen Kazakistan'ın Almati kentinde yaşayan Emin Aziz gözyaşları arasında o günleri şöyle anlatıyor: 'Biz onlara isteklerimizi aktardık. Bizi güzelce dinlediler. Ama sonuçta şunu söylediler; 'biz size kültürel otonomi verelim. Yani Kırgızistan'da 1, Kazakistan'da 3, Azerbaycan ve Türkmenistan'da birer tane olmak üzere size 6 tane kültürel otonomi merkezlerini açma hakkı verelim'. Bunun üzerine söz hakkı alan Babayev, 'Kültür Merkezlerini biz de biliyoruz. Bunların varlığından da haberimiz var. Bize bunlar değil üzerinde halkımızla birlikte yaşayacağımız toprak lazım. Bize kültür merkezi değil ülke lazım' der. Babayev'in bu anlatımlarını dinleyen Kuruşçev'in sekreter kararlı olduğumuzu görünce, konuştuklarımızı ve istemlerimizi Devlet Başkanı Kruşçev'e aktaracağını, isteklerimizin çok ciddi olduğu, üzerinde düşünülmesi gerektiği, istenen toprakların Azerbaycan topraklarında kaldığı, bu topraklar için Azerbaycan'a baskı yapamayacaklarını, sorunu çözmeleri için Azerbaycan Komünist Partisi ile Meclisine ileteceklerini söyleyerek görüşmeyi bitirdi.' Aziz biraz ironik ve birazda duyduğu acılardan yüzünde zoraki beliren bir gülümseme ile �evet bize o günlerde yani 42 yıl önce düşüneceklerini söyleyenlerin hala düşündüklerini görüyoruzî diyerek Moskova'nın vereceği kararı ne kendisinin ne de çocuklarının görmediğini ve bundan sonra da görmeyeceğini söylüyor. 1961'de Moskova'dan bir cevap gelir. Cevap bekledikleri gibi, yani ilk görüşmede heyete aktarılanlar olduğu gibi tekrar ediliyor. Bunun üzerine Kızıl Kürdistan savaşımını verenler işlerin pekte kolay olmayacağını görürler ve bunun üzerine bir süre sessiz kalırlar. Biraz özgürlükler yanlısı gibi görünen Kruşçev'in açılımlar yapma istemlerinden cesaret alarak harekete geçen ve hiçbir sonuç elde etmeden evlerine dönen Kürtler, olası yeni fırsatların ortaya çıkmasını beklerler. Bu süre zarında ilişkilerini sürdürürler. Kruşçev'den sonra Brejnev, Andropov'un devlet başkanlığı sırasında da henüz koşulların oluştuğunu görmeyen komite beklemeye devam eder. Bu uzun bekleyiş ta ki Gorbaçov iktidara gelen kadar sürer. Gorbaçov yönetime geldiği gibi reform yönünde attığı adımlar ile birlikte Azerbaycan ile Ermenistan arasında Dağlık Karabağ sorunundan dolayı başlayan savaş, Kızıl Kürdistan'ı inşa komitesinin yeniden harekete geçmesine neden olur.lekolin.org'dan alınmıştır
2 Ekim 2007 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder