Bir Kürt nasıl büyür?Daha kuşlar yeni uyanmışken şehri sarıyor o ses:"Şehitler ölmez/ Vatan bölünmez"Diyarbakır, askerlerin idman sesleriyle kalkıyor yatağından:"Ne-mutlu-Türküm- diyene!""Ne-mutlu-Türküm-diyene!"İzmir'de olsa gece yapılacak bir fener alayının habercisi olabilir bu ses; Ankara'da duyulsa, önemli gün ve haftalardan biri olduğu, trafiğin protokol geçişi yüzünden yine sıkışacağı düşünülür. Diyarbakır'da yaşayan, Kürt olan ve neredeyse her sabah bu sesle uyanan insanlar içinse... Diyarbakır'da sabah, Türk olmadıklarını hatırlatıyor uyananlara. "Mutlu" olmadıklarını... Birazdan yolda yine son sürat giden panzerler ve akrep adlı silahlı araçlarla karşılaşacaklarını...Heykellerin iktidar putları, dikta öcüleri olarak dikildiği zamanlardan kalma bir heykel Diyarbakır girişinde. Atatürk, ergen bir erkeğe Diyarbakır'ı gösteriyor. Atatürk öldükten yıllar yıllar sonra yapılan bu heykelde Mustafa Kemal'in kendisi değil ama o heykeli dikenler belli ki burada yaşayanları "ergen" olarak görüyor. Ve devlet aygıtları, burada ergen bir erkek gibi davranıyor; öfkeli, tepkili, "delikanlı." Diyarbakır'da çocuklar bu aygıtlara baka baka büyüyor.Karakterlerimiz, bir bakıma küçükken aldığımız yaralarımızın haritasıdır aslında. Diyarbakır'da yaşayan çocukların aklında, kalbinde nasıl bir harita çiziliyor şimdi? Bu yazı dizisi bunu anlamak içindi. Bundan on yıl sonra, yirmi yıl sonra orada hangi yetişkinlerin bu sorunun tarafı olacağını, nasıl bir taraf olacağını görmeniz için. Bir Kürt nasıl büyür, bir Türkün bunu anlaması gerekiyor. Orada "masum" çocuk arayan bir Türkün nasıl büyüdüğünü de bir Kürdün...Diyalog ve hakikatYoksa her derde deva olarak sunulan "diyalog" bir kuru konuşma olur. Eğer hiç kimse bizi olduğumuz yere getiren hikayelerden, durduğumuz yerlere sıkı sıkı tutunmamızı sebep olan psikolojiden söz etmezse karşılıklı sözlerin değişildiği bir tiyatro kurulur. Hakikaten konuşabilmek için herkesin bugün söylediği sözü söylemesine neden olan hikayelerini bilmesi ve anlatması gerekir. Naif bir hümanizm değil bu: Evet, herkesin çocukluğunu biraz hatırlaması gerekir.
Müzekkereyle vın vın...Diyarbakır'da çıkan olaylarda ölen on kişinin ikisi çocuktu. Enes Ata 7, Abdullah Duran 12 yaşındaydı. Çocukların her ikisi de ateşli silahla vurularak yaşamını kaybetti.Gösterilere katılan 7-18 yaş arasındaki çocuklardan 202'si gözaltına alındı. Bu çocuklardan 91'i tutuklandı. İlk günlerde avukatların yaptıkları itirazlar üzerine 34 çocuk, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Şu anda Diyarbakır'da 15-18 yaş arasındaki 57 çocuk, tutuklama kararına itiraz edilmesine rağmen cezaevinde bulunuyor. Gözaltı ve şiddetHâlâ devam eden ev baskınlarında önceki gün 8 çocuk daha gözaltına alındı. Başlangıçtan beri gözaltına alınan çocukların tamamına şiddet uygulandığı devlet hastanesi raporlarıyla tespit edildi. Şu anda gözaltında veya tutukevinde bulunanların çoğu öğrenci. Avukatlar hiç değilse öğrenci olanların serbest bırakılmasını istedilerse de henüz bu yönde bir karar verilmedi. İtirazlar devam ediyor. Avukatların büyük gözaltı gününe dair anlattığı hikâyeler arasında biri durumu özetliyor:"Bu çocuklar, "PKK'ye yardım ve yataklık yapmak, halkı isyana teşvik etmek, güvenlik güçlerine saldırıda bulunmak, halkı yağmaya teşvik etmek, kamu binalarına taşlı sopalı, molotof kokteylli saldırıda bulunmak, bankaları ateşe vermekle suçlanıyorlar. Ve üzerinde bu suçların yazılı olduğu tutuklama müzekkeresi ile ellerinde bekliyorlar. Bir baktım aralarından biri kıvırmış kâğıdı, araba gibi tutmuş, 'Vın... Vın...' oyun oynuyor. Durum budur yani."Çocuklara müebbetBu sayfalarda hikayesini okuduğunuz, şiddete maruz kalmış okul birincisi de tutuksuz yargılanmak üzere serbest. Ve bu suçlar isnat edilse de kendisi henüz 13 yaşında!Avukatlar, eğer çocuklara isnat edilen suçlar için dava açılırsa 210 çocuğun müebbet hapisle yargılanacağını söylüyor.
Göç yolları döner mi tersine?Olayların sebebi olarak gösterilen göç çocuklarıyla ile ilgili olarak henüz kesin sonuçları olan bir araştırma yok. Ama Diyarbakır Göç-Der Başkanı Ahmet Kalpak bize şu bilgileri verdi:Diyarbakır'ın nüfusu 1 milyon civarında. 1992 yılında nüfus 350 bindi. Bu doğal bir artış sayılmıyor. Terörle Mücadeleden Doğan Zararın Tazminine İlişkin yasa çıktıktan sonra köye dönüş için başvuran aile sayısı 32 bin olduğuna göre nüfustaki artışın yüzde doksanını göçle gelenler oluşturuyor. Ailelerin kalabalıklığı göz önüne alınırsa 32 bin sayısını 10 ile çarpmak gerekiyor. 1997 yılından beri Diyarbakır'da zorunlu göç mahalleleri kuruluyor. Diyarbakır'da işsizlik oranı yüzde 70. SHÇEK'in verilerine göre 30 binin üzerinde çocuk sokakta çalışıyor. Her iki çocuktan biri sigara dahil olmak üzere madde bağımlısı. 10 bin gecekonduda 80 bin kişi yaşıyor. BİTTİ
ecetem@hotmail.com
2 Ekim 2007 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder