Zozan Sima Koma Civakên Kurdistan (KCK) Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, gerillanın Bölge'den geçen petrol boru hattını vurabileceği uyarısında bulundu. Sınırötesi operasyonun Türkiye için 'yıkım' olacağını söyleyen Karayılan, direnişin Kürt toplumunun her katmanında yükseleceğini kaydetti. Karayılan, Türkiye'nin ilk hamlede hedefinin PKK olacağını belirterek, 'Çünkü PKK var oldukça ve güçlü oldukça Türk devleti Güney'de sonuç alamayacaktır. İkinci hamlede ise Güney'deki Kürt Federe oluşumunu ortadan kaldırmayı hedefleyecektir' dedi. Karayılan, 'Kürt aydını' olarak Türk basınında PKK ve DTP karşıtı açıklamalarda bulunanlar için ise, 'Bunlar olsa, olsa Kürt kökenli ajan beslemeleridir, bu ağızlar başka hiçbir şey değildir' diye konuştu.
Uluslararası güçlerin tepki gösterdiği sınırötesi operasyona Beşar Esat hükümeti tam destek verdi. Buna karşın İran'ın sessizliği dikkat çekti. Son dönemlerde İran'ın Medya Savunma Alanları'nı yoğun bombardımana tabi tutmasına rağmen sınırötesi operasyon konusunda herhangi bir açıklama yapmaması nasıl izah edilebilir?Türk devletinin yeni geliştirdiği tezkere kararlaşması üçlü ittifaka dayanmaktadır. Türk devleti, Doğu ve Batı Kürdistan'da İran ve Suriye ile bütünleşerek onlardan aldığı destekle Kuzey ve Güney Kürdistan'daki Kürt kazanımlarını hedeflemek ve bu temelde ortadan kaldırmak istemektedir. Bilindiği gibi bu yeni tezkere kararlaşması bir hafta içerisinde gündeme getirilmiş bir karardır. Bu yüzden İran'ın süreci geriden izlemek istediği anlaşılıyor, sanırım İran durumu şimdilik anlamaya çalışıyor. Türk devletinin parlamentosunda karar altına aldığı tezkere yasası ABD ile bir paslaşmamıdır, yoksa üçlü ittifak eksenindeki bir yönelim midir konusunda çok net olmama ihtimali olabilir. Bu ihtimali gözeten İran'ın ihtiyatlı davrandığı düşünülebilir. Tezkere tartışmaları sürecinde İran cephesinde bir sessizlik durumu yaşandı. Her ne kadar Türk devleti tarafından geliştirilen bir hamle olsa da sonuçta bu hamle Kürt özgürlük hareketine ve kazanımlarına yönelik geliştirilmiştir. Aynı zamanda ABD'ye bir mesaj çağrısı niteliğindedir. İçeriği 'Benimle olmalısın, benimle olursan ben de seninle olurum' ekseninde verilen bir mesajdır. Sanırım bu konu İran'ı düşündürtmektedir. Bu nedenle sessiz kalmış olabilir, bir de AKP ile danışıklı bir biçimde bu duruşu sergileme ihtimali de vardır. Ama tezkerenin özü ya da genel sürecin dayandığı esas özellik anti-PKK ve anti-Kürt ittifakı eksenlidir.Esad'da itirafçı ruh hali var Suriye'nin çok fütursuzca 'Sonuna kadar sizinleyiz' demesi seviyeli bir siyaset anlayışı değildir. Bu açıklamalarla esasında Beşar Esad'da bir itirafçının ruh hali vardır. Ondan dolayı böyle bir yaklaşım geliştirmiştir. Belirttiğim gibi mevcut yönelim aslında üçlü ittifak ekseninde gerçekleştirilen bir yönelimdir. Bunun için Suriye'nin desteklemesi doğal ama Kürtlere karşı savaşta 'Sonuna kadar sizinleyim' demesi, Irak'ta bir Kürt devletinin kurulmasını 'patlamaya hazır bir bomba' olarak değerlendirmesi, Türkiye'ye yaranmak isteyen Kürtlere karşıtlık adı altında seviyesiz bir siyaset anlayışının sergilenmesidir.
Sınırötesi operasyonun hangi tarihte ve nasıl yapılacağı bilinmiyor. Siz nasıl bir saldırı bekliyorsunuz veya saldırı olacağını düşünüyor musunuz?Bu tezkere bir yıllıktır, demek ki bu bir süreçtir, bu bir yıllık süreç içerisinde yapılan bir planlama olduğu anlaşılıyor. Planlamanın amacı Kuzey'de Kürdistan Özgürlük Hareketi'ni tasfiye etmek, Güney'de ise öngördükleri düzeni geliştirerek Irak'ın üniter bütünlüğü ekseninde inkarcı yeni bir sistemi dayatmaktır. Bu bir yıllık süreç içerisinde Türk devleti ilgi alanını sadece Kuzey Kürdistan'la sınırlı tutmayacaktır, aynı zamanda Güney Kürdistan'ı da ilgi sahasında bulunduracaktır. Türk devletinin tezkere kararı o anlama geliyor. Güney'de kendisi için tehlike olmaktan çıkan, Kerkük'ten vazgeçen ve daha alt düzeyde bir sistemle yetinen bir sonuç elde etmek istemekte, Kuzey'de ise tümüyle iradesizleştirilmiş ve tasfiye edilmiş bir sonuca ulaşmayı hedeflemektedir. Amacı her iki parçada da kendi lehinde sonuç almaktır.İlk hamle PKK'ye Türk devleti ve ordusu Kürdistan üzerinde böyle bir strateji oluşturmasına rağmen ilk hamlede sadece PKK'yi hedeflemesi beklenen bir durum olacaktır. Yani ilk hamlede Medya Savunma Alanları'nı hedefleyecektir. Bu arada KDP güçlerine de çeşitli bahanelerle yönelebilir, direkt ve resmi olmasa da 'yanlışlık oldu' diyerek bir takım noktalarını vurabilir. Göz korkutmak ve bir nevi ders vermek için bu tür taktiklere başvurabilir. Bununla birlikte Türk devletinin bu aşamada çok kapsamlı bir hareket geliştireceğini sanmıyorum. Tüm Güney'i tehdit altına altında tutmak için şantaj içerikli baskılar uygulanacaktır. Ancak gerilla güçlerimize karşı değişik yönelim ve saldırıları devreye koyabilir. Bu yönelim ve saldırılar daha çok hava saldırıları biçiminde gelişebilir. Bazı alanlarda kara saldırıları tarzında da gelişebilir ama birinci hamlenin hareketimize dönük olacağı açıktır. Bu hamlenin oluşturduğu pozisyonla Kerkük referandumunu uzun bir süre erteleten bir konjonktür yakalamaya çalışacaktır. İkinci hamlede ise Güney'deki Kürt Federe oluşumunu ortadan kaldırmayı hedefleyecektir. Buradaki amacı Kürt oluşumunu daraltma ve tümüyle kontrol altına alma olacaktır. Türk devletinin operasyonel yaklaşımının iki ayrı hamlede gelişeceğini düşünüyorum, Türk ordusunun şu anda çok kapsamlı bir askeri müdahaleye hazır olduğunu sanmıyorum. Dolayısıyla daha çok hava saldırıları yapacağını, değişik bazı kara operasyonları biçiminde ilk adımları atacağını düşünüyorum, sonrasını yaşanacak gelişmeler belirleyecektir.Sonuç Türkiye için yıkım olur Bu noktada hemen şu hususu belirtmekte fayda var. Türk devleti geçmişte yaptığı operasyonların büyük çoğunluğunda Güneyli güçlerden destek alıyordu. Şimdi desteksiz bir biçimde güneye girecek olan Türk ordusunun başarı kazanması imkansızdır. Girerse sonuç ne olur? Bana göre sonucu Türk ordusu ve devleti için yıkım olur. Gelsinler de görelim. Türk generallerinin de az-çok bunu bildiğini düşünüyorum. Dolayısıyla hemen öyle ulu orta yerde girmeyeceklerdir, biraz yoklayarak, birazda propaganda, baskı ve şantaj politikalarını iç-içe kullanarak adım, adım geliştireceklerdir diye düşünüyorum.
Olası bir saldırıya karşı nasıl bir karşılık vereceksiniz? Sizce sınır ötesi operasyonun başarı şansı nedir?Sınırötesi operasyondan ziyade Kürtlere karşı bir savaş ve saldırı durumu söz konusudur. Bize göre başarı şansı olmayan bir girişim durumundadır. Tezkerenin öngördüğü strateji imkansız bir stratejidir, tüm Kürt oluşumlarını ortadan kaldırmaya dönük bir içeriğe sahiptir. Bugün mevcut uluslar arası koşullara ve Kürt halkının özgürlük mücadelesinde varmış olduğu düzey, elde ettiği kazanım, birikim ve tecrübeye bakıldığında bunun imkansız bir girişim olduğu görülür. Fakat maalesef Türk devletindeki inkâr ve imha zihniyeti bir türlü bu hakikati görmeye yanaşmamaktadır.Önderliğimizin 15 yıldan bu yana Kürt sorununu Türkiye sınırları içerisinde barışçıl yöntemlerle çözme girişimine Türk devleti bunun için olumlu hiçbir cevap vermedi. Halbuki Önder Apo'nun geliştirdiği siyaset ve çözüm projesi Türkiye halklarının da çıkarınadır. Eğer Türkiye Kürt halkının varlığını, kimliğini, kültürel ve siyasi haklarını tanırsa -ki biz bunu demokratik özerklik biçiminde tanımladık- dışarıdaki Kürtlerle de dostluk geliştirme imkanına kavuşmuş olacaktır. Böylece hem Türkiye'nin demokratikleşmesi ve kendi içinde toplumuyla barışık bir demokratik cumhuriyet düzeyine ulaşma imkanına kavuşacaktır, hem de Kürtlerle dostluk temelinde tüm bölgede en etkili bir aktör haline gelmesi imkân dahiline girecektir. Biz bunun Türkiye'deki işçi, köylü, emekçi ve hatta sermaye çevrelerinin de çıkarına olacağını düşünüyoruz. Herkesin çıkarına olan en doğru yaklaşım, çağdaş bir bakış açısıyla demokratik cumhuriyet ekseninde Kürt sorununun çözümüdür. Bu, Türkiye halkları ve Türkiye cumhuriyetinin çıkarınadır. Bunu yıllardır söylüyoruz ama Türk devlet yetkilileri 'Hayır biz sizi yok edeceğiz, Kürt diye bir olguyu tanımayacağız, tanısak da sizi ancak Türk olmanız koşuluyla tanırız' diyorlar. 'Kürt kültürünü, Kürt kimliğini, Kürt iradeleşmesini tanımayacağız, bu bizim temel stratejimizdir' demektedirler. Bunun için kollarını sıvayarak ortaya çıkmaktadırlar, silah dipçiğiyle, şiddetle sonuç alacaklarını sanıyorlar. Biz Kürtler olarak tabii ki buna karşı bir direniş göstereceğiz.Türk devletinin bu stratejisi Kürtlük varlığının yok edilmesine dayanmaktadır. Elbette ki tüm Kürtler bütün imkanlarıyla buna karşı direnecektir; halk olarak geleceğimiz, haysiyetimiz, şerefimiz, kimliğimiz, kültürümüz ve insan olduğumuz için direneceğiz. Güney ve Kuzey başta olmak üzere Kürdistan'ın her parçasında tutumumuz bu saldırılara karşı toplumsal bir direniş ekseninde olacaktır. Kürt tarafı olarak 15 yıldan beri uyguladığımız politikalarla demokratik ve barışçıl çözüme sürekli açık olduğumuzu herkese göstermiş bulunmaktayız. Geçen yıl ilan ettiğimiz ateşkesle de bu yaklaşımımızı tekrar ortaya koyduk ama bizi şiddet yöntemiyle yok etmek isteyen anlayışlara karşı da sonuna kadar direneceğimizi ilan ettik. Bu konuda asla hiçbir taviz söz konusu olmayacaktır.Her alanda direniş Biz Apocu Hareket olarak tüm Kürdistan zemininde sömürgeci imha saldırılarına karşı uzun süreli direnebilecek güçte olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz. Direniş Kürt toplumunun her katmanında yükseltilecektir, askeri, siyasi, kültürel ve toplumsal düzeyde olacaktır. Bu temelde tüm Kürdistani güçlere şunu söylüyoruz: Türk devletinin Kürt iradeleşmesine karşı geliştirdiği bu hamle karşısında tüm yurtsever çevrelerin dayanışma ve birlik içerisinde olması gerekmektedir. İmha saldırılarına karşı durmak her Kürdün en temel görevidir ve insan olmanın bir gereğidir.Kürt sorunu Türkiye'nin en temel sorundur. Karadeniz, Dersim, Erzurum ve Serhat başta olmak üzere Kürdistan'ın her bölgesinde gerilla güçleri bulunmaktadır. Kuzey'de yerleşik durumda bulunan gerilla güçlerinin yaptıkları eylemleri, 'Güney'den gelip yaptılar' diyorlar, böyle bir şey yok, gerilla güçleri zaten orada bulunuyor. Silahların Güney Kürdistan'dan geldiğini belirtiyorlar. Son model silahları İstanbul'dan, Karadeniz'den, Gürcistan'dan ve tüm Ortadoğu ile Kafkasya ülkelerinden almak zor değildir.Sorun silahların nereden geldiğiyle ilgili değildir, sorun Güney Kürdistan oluşumu da dâhil olmak üzere Kürt iradeleşmesinin imha edilmesinin hedeflenmesidir. Türk devleti ve ordusu gerillanın 700-800 km'den gelip ta Gümüşhane'ye gidip eylem yapamayacağını bilmiyor mu? Biz uçak ve helikopter kullanmıyoruz, kara yolları da denetim altında olduğuna göre buraları da kullanmamız mümkün değildir. Bir insan Irak'tan Erzincan'a kadar yürüyerek gidip eylem yapıp geri dönebilir mi? Böyle bir şey mümkün müdür? Böyle bir şey hiç şüphesiz mümkün değildir. Bu, koca bir yalandır.Türkiye Güney'de sonuç almazSorun Irak'la ilgili değildir, sorun Türkiye'nin inkarcı zihniyetinden doğmuştur. Sorunu bir demokrasi sorunu olarak ele alıp çözeceğine, sorunu Irak'a bağlama bir saptırmadır. Bu saptırmanın amacı tüm Kürt oluşumunu ortadan kaldırmaktır. Türk devleti Irak'ta Kürt federasyonlaşması olduğu müddetçe Kuzeydeki Kürtleri dizginleyemeyeceğini düşünüyor. Onun için Güneydeki federasyonu hazmedemiyorlar ve yönelmek istiyorlar. Güney'e yönelebilmeleri içinde evvela PKK'yi hedefleyeceklerdir, çünkü PKK var oldukça ve güçlü oldukça Türk devleti Güney'de sonuç alamayacaktır. PKK hem Güney, hem de Kuzey'deki halkımızın kazanımlarını koruyacaktır. Bu konuda hiç kimsenin endişesi olmasın. PKK hareketi bu dönemde çok güçlüdür, kendi örgütsel sorunlarını önemli oranda çözmüştür ve her koşul altında direnebilecek kudrettedir. Bu gerçekliği tüm halkımızın ve dostlarımızın bilmesini istiyorum. Bu gerçekliğe rağmen PKK asla saldırgan bir güç değildir.Aksine Türk ordusu bu dönemde güçlerimize saldırmıştır, kendi gerçekleştirdiği saldırılarda kayıp vermiştir. Kayıplarını gerekçe göstererek sözüm ona 'PKK saldırıyor' diye ortalığı toz-dumana katarak bir bardak suda adeta fırtına koparmışlardır. Bunların hepsi yalan üzerine kurulan senaryolardır. Türk devleti Önderliğimizi zehirledi, Önderliğimiz hala tedavi edilmiyor, bağımsız uluslar arası sağlık kuruluşları tarafından tahlilinin yapılmasına bile müsaade edilmiyor. Çok açık ki saldıran taraf biz değil, Türk devletidir, terörü biz değil, Türk devleti halkımıza karşı uygulamaktadır.Devlet yalan söylüyor Buradan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na sesleniyorum: Siz, Önder Apo'nun acil bir biçimde ameliyata gereksinim duyduğunu biliyorsunuz, bilmenize rağmen dört aydır neden tedavi edilmesi için talimat vermiyorsunuz ve gerekli imkanları yaratmıyorsunuz. Bizim zehirlenme iddiamız hala gündemdedir ve geçerlidir. Madem ki, zehirlenme durumu yoktur, siz neden uluslar arası bağımsız bir kuruluşun tahlil yapmasına olanak tanımıyorsunuz? Siz halkımızın Önderini dünyanın gözleri önünde ortadan kaldırarak, Kürt halkını bastıracağınızı mı sanıyorsunuz? 9 yıldır İmralı'da uygulanan izolasyon ve tecridin hukuk ve insan haklarıyla ilişkisi var mıdır? Bir aydan bu yana yalan ve uydurulmuş bahanelerle avukatlarıyla görüştürülmemesinin gerekçesi nedir? Bir devlet adına yalan söylendiği dünyanın neresinde görülmüştür. Ama tüm bunları Önderliğimize ve halkımıza karşı yapıyorsunuz. Siz Kürtlerin çok düşmüş ve şerefini koruyamayan köle bir halk olduğunu mu düşünüyorsunuz? Kürtler böyle olmadıklarını meydanlarda size göstereceklerdir.Saldırılara karşı birleşme çağrısı Hani dindar ve Müslümandınız, dindarlık ve Müslümanlık böyle mi olur? Bu dindarlık değil, vicdansızlıktır. Üç buçuk milyon insanın 'Siyasal irademdir' dediği bir insanı bütün dünyanın gözleri önünde adım, adım ölüme götürmek dincilik midir? İslamiyet böyle midir? Açık ki siz İslamiyeti sadece siyasi bir aksiyon ve çıkar olarak kullanıyorsunuz. Din kardeşliği bu mudur? Bir halkın Önderliğini zehirleyeceksin, gerillasını dağda öldüreceksin, milletvekilini teslim alacaksın; kelime-i şahadet getirir gibi ya 'PKK teröristtir' diyeceksin, ya da 'seni yok ederim, seni tanımayacağım' biçiminde dayatmada bulunacaksın! Kardeşlik bu mudur, böyle kardeşlik mi olur? Bu dayatmaların zamanı geçti artık, Kürt halkının böyle şeylerle bastırılması ve kandırılması bu aşamadan sonra mümkün değildir. Siz etrafınızda topladığınız birkaç çıkarcı Kürde dayanarak mı bunları yapacaksınız. Bu yaptıklarınızın sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.Özcesi, halk ve hareket olarak Türk devletinin halkımıza karşı geliştirdiği topyekun seferberlik savaşına karşı elbette ki Kürt toplumunun da kendini savunması ve cevap verme hakkı doğmuştur. Kürdistan'ın dört parçasındaki bütün ulusal-demokratik kurumları, siyasi kesimleri ve yurtsever Kürt halkını, Türk devletinin geliştirdiği bu seferberlik ve top yekun savaşına karşı dayanışma ve birleşmeye çağırıyoruz.
20 Ekim 2007 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder